Tarafların sözleşmede kararlaştırdıkları, ilgili tarafın bildirdiği ve sözleşmeye yazılan adrese yapılacak bildirimlerin “geri dönse bile (bila tebliğ) tebliğ edilmiş sayılacağı” yönündeki hükümler esasında taraflarca adres değişikliğinin bildirimi yükümlülüğüne aykırı davranmaya bağlanan sonucun özel olarak düzenlenmiş halidir. Taraflar bu şekildeki hüküm ile karşılıklı irade beyanlarına dayalı olarak bir olguya belli bir sonuç bağlamış olurlar ve kural olarak bu tür kayıtlar geçerlidir. Sözleşme özgürlüğü gereğince, eski adrese yapılan tebligatlar sonuç doğurmalıdır.
Hatta kişinin yeni adresi bildirmemiş olduğu hallerde, eski adrese yapılan tebligat bila tebliğ dönmüş olsa bile, sözleşmedeki böyle bir hüküm nedeniyle, bildirimin yapılmış, daha doğrusu haberin gönderilmiş olması tek başına yeterli olmalı ve tebligat hükmündeki sonuçlar meydana gelmelidir. Aksi halde sözleşmedeki eski adrese yapılan bildirimlerin tebliğin sonuçlarını doğuracağı yönündeki düzenlemenin bir anlamı kalmaz.
Yargıtay da bir kararında şu tespitleri yapmıştır: “Davacının, kredi kartı borcunu ödemeyen davalıya 8.03.2001 tarihi itibarı ile hesabını kat edip ihtarname çektiği, 14.03.2001 tarihinde adresten ayrılmış olduğundan bahisle tebligatın bila ikmal iade edildiği anlaşılmaktadır. Dosyada mevcut kredi kartı sözleşmesi gereği davalının sözleşmede bildirdiği adresine tebligatın çıkarıldığı ve yine sözleşme gereği adres değişikliğinin bildirilmesi yükümlülüğünün davalıya getirildiği, aksi taktirde bildirilen adrese yapılan tebligatın geçerli olacağının kararlaştırılmış olduğu görülmektedir. Mahkemece anılan kararlaştırma gözetilerek sözleşmede bildirilen adrese çıkarılan tebligatın geçerli olup, 16.03.2001 tarihi itibarı ile davalının temerrüde düşmüş olduğu kabul edilerek hüküm kurulması gerekirken; tebligatın yapılamamış olduğuna dayanılarak icra takip tarihi itibarı ile temerrüde düştüğü esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.”
Belirtelim ki, tarafların aralarındaki sözleşmenin uygulanması sürecinde yapacakları bildirimlere yönelik bu tür tebligat hükümlerine yer verdikleri meselelerle ilgili çok az Yargıtay kararı bulunmaktadır. Mevcut kararların çoğu, Tebligat Kanunu kapsamına giren makam ya da kişilerin yaptıkları tebligatlara ilişkindir. Bazı kararlar, sözleşmedeki düzenlemelere yönelik gibi gözükse de temelde yine belirttiğimiz yönden, yani resmi merciilerce çıkarılan tebligatlar yönünden ele almaktadır.
Örneğin bir kararında Yargıtay, tarafların sözleşmede yer verdikleri tebligat düzenlemelerini emredici kurallara aykırı bularak geçersiz saydığını görmekteyiz. Ne var ki kararın tamamı okunduğunda, belirtilen sonucun yapılan ödeme emri tebligatı bakımından kabul edildiği anlaşılmaktadır. Yargıtay, esasında söz konusu sözleşme hükümlerinin tarafları bağlamayacağını değil, icra dairelerini bağlamayacağını vurgulamaktadır.(Sözleşmelerde Yer Alan Tebligata İlişkin Hükümlerin Değerlendirilmesi Prof. Zekeriya KURŞAT – Dr. Öğr. Üyesi Evren KOÇ 52 TAAD, Yıl: 12, Sayı: 46,Nisan 2021)
Sonuç olarak; Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; Tarafların sözleşmede, eski adrese yapılacak bildirimlerin geri dönse bile (bila tebliğ) tebliğ edilmiş sayılacağı yönündeki hükümleri, esasında taraflarca adres değişikliğinin bildirimi yükümlülüğüne aykırı davranmaya bağlanan sonucun özel olarak düzenlenmiş halidir. Taraflar, bu şekildeki karşılıklı irade beyanları ile bir olguya belli bir sonuç bağlamış olurlar ve kural olarak bu tür kayıtlar geçerlidir. Bu ihtimalde, sözleşme özgürlüğü gereğince, eski adrese yapılan tebligatlar sonuç doğurmalıdır. Hatta kişinin yeni adresini bildirmemiş olduğu hallerde, eski adrese yapılan tebligat dönmüş olsa bile sözleşmedeki bu hüküm nedeniyle, bildirimin yapılmış, daha doğrusu haberin gönderilmiş olması tek başına yeterli olmalı ve tebligat hükmündeki sonuçlar meydana gelmelidir. Ancak, Tebligat Kanunu kapsamına giren makam ya da kişilerin (aracı resmi makam) yaptıkları tebligatlara ilişkin olarak aynı durum geçerli değildir.
Yargıtay da, esasında söz konusu sözleşme hükümlerinin tarafları bağlamayacağını değil, icra dairelerini ve mahkemeleri bağlamayacağını vurgulamaktadır. Yargıtay sözleşmede tarafların yer verdiği ve tebligata ilişkin özel sonuç öngören bu tür düzenlemeleri geçerli kabul etmiştir. Ancak bu geçerlilik sadece icra takibi ve dava aşamasından önceki aşamalarda taraflarca yapılacak bildirimlere ilişkindir. İcra takibi ve dava aşamasında yapılacak bildirimler/tebligatlar yönünden ise sadece Tebligat Kanunu, tüzüğü ve yönetmeliğindeki kurallar geçerlidir.
Konuyu bir örnekle şu şekilde açıklayabiliriz:
Taraflar arasında kumaş alım-satımı konusunda bir sözleşme yapılmış ve sözleşmeye taraflar kendilerine yapılacak tebligat/bildirimler için adres beyanında bulunmuşlar ve bu adreslere yapılacak bildirimlerin “geri dönse bile (bila tebliğ) tebliğ edilmiş sayılacağı” yönünde bir hüküm koymuş olsun.
Satıcının sözleşme gereğince teslimini üstlendiği kumaşları alıcıya gönderdiği ve alıcının da sözleşmeyle satış bedelini satıcıya peşin ödediğini ve kumaşları da sonradan teslim aldığını var sayalım. Alıcı, kumaşları teslim aldıktan sonra yaptığı muayenede kumaşlarda esaslı ayıpların bulunduğunu tespit etmiş olsun.
Alıcı tespit ettiği bu ayıplar nedeniyle bir takım yasal haklara sahiptir. Ancak bu hakları kullanabilmesi için kanunun öngördüğü süre içinde satıcıya usulüne uygun olarak ayıp ihbarında bulunması gerekecektir. Alıcı da ayıptan doğan haklarını korumak için satıcıya ayıp ihbarında bulunmuş ve ihbarın yapılacağı adres olarak sözleşmede satıcının bildirdiği adresi göstermiş ve ihbarı da bu adrese göndermiş; ancak bildirim, satıcı adreste bulunmadığı gerekçesi ile tebliğ edilemeden iade edilmiş olsun.
Bu halde acaba, alıcı satıcıya kanun gereğince süresinde ayıp ihbarında bulunmuş kabul edilebilir mi?
Yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında bu soruya olumlu cevap vermek gerekecektir. Böyle bir olayda alıcının sözleşmeye uygun olarak satıcıya ayıp bildiriminde bulunduğu kabul edilir.
Yine örnek olaya devam edelim.
Alıcı kumaşların ayıplı olması nedeniyle ve satıcıya yaptığı ayıp ihbarına dayalı olarak ayıptan doğan seçimlik haklarından bedelde indirim hakkını seçerek, satış bedelinden uygun gördüğü belli bir miktarın satıcıdan tahsili için satıcı aleyhine icra takibi başlatmış ve takip talebinde de satıcının sözleşmede bildirdiği adresini göstermiş, ancak ayıp ihbarındaki gibi ödeme emri, satıcı adreste bulunmadığı gerekçesi ile tebliğ edilemeden iade edilmiş olsun. Bu durumda sözleşmedeki tebligata ilişkin özel düzenlenen hüküm gereğince ödeme emri borçlu satıcıya usulüne uygun tebliğ edilmiş sayılacak mıdır?
Yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, bu soruya olumsuz cevap vermek gerekir. Zira takip talebi ile artık taraflar arasındaki uyuşmazlıkta başka bir resmi makam yer almaya başladığından, bu makam tarafından taraflara yapılacak tebligatlar hakkında sözleşmede belirtilen hüküm değil, Tebligat Kanunu ve tüzüğü hükümleri uygulanacaktır. Dolayısı ile örnek olayda ödeme emri tebligatının usulüne uygun tebliğ edilmediği kabul edilecektir.
Saygılarımızla,
Hazırlayan: Av. Ekrem Yıldız
Taşkın & Şimşek AO
——————————–
*İşbu çalışma içerisinde yer alan değerlendirmeler hukuki tavsiye niteliği taşımamaktadır. Ayrıca zaman içesinde mevzuatta olabilecek değişiklikler nedeniyle güncel durumu yansıtmayabilecektir. Bu sebeple paylaşılan değerlendirmelerden ötürü Taşkın & Şimşek Avukatlık Ofisi sorumluluk kabul etmez. Paylaşıma konu çalışma kapsamındaki soru ve sorunlarınız bakımından hukuki danışman görüşü alınması tavsiye olunur.