İşbu
yazımızda İş Hukuku kapsamında işverenlerce personellere ödenen primin hukuki
niteliği, geçerlilik şartları, çeşitleri, prim için belirlenen şartların
hukuken geçerliliği hususları Kanun ve Yargıtay kararları çerçevesinde ele
alınacaktır.
A)
Primin Tanımı
Ücret, iş
sözleşmesinin meydana gelmesi için gerekli olan esaslı unsurlardan biri olup;
iş sözleşmesinde işçinin iş görme borcu karşısında yer alan, işverenin asli
yükümlülüğüdür. Ücret ve ücretin
ödenmesi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre “Genel
anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler
tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır.” Prim ise genel anlamda,
işçinin nitelik ve nicelik açısından başarılı bir şekilde yapmış olduğu işin
karşılığı olarak ödüllendirilmesi amacıyla ödenen ek bir ücret olarak
tanımlanabilir.[1]
Prim, esas ücretin yanında ücret eki niteliğindedir. Prim ödemesi ile işçinin
performansının ölçülmesi de söz konusu olmaktadır.
B) Prim
Çeşitleri
İşçiye ödenecek ek
ödeme olan primin çeşitli ölçütler dikkate alınarak belirlenmesi mümkündür.
Primin belirlenmesi için dikkate alınacak olan ölçütün işçinin performansını
ölçebilir nitelikte olması gerekmektedir. İşçiye ödenecek prim ücreti
belirlenirken esas alınan ölçütlerden biri yapılan işin miktarı, işçinin
performansıdır. Bu ölçüt uygulamada sıklıkla karşımıza çıkar. Bunun yanı sıra
aşağıda tanımlandığı şekilde çeşitli primler de söz konusu olabilmektedir.
–
Kalite Primi:
İşçinin üretmiş olduğu ürün ya da vermiş olduğu hizmetin kalitesi esas alınarak,
üstün nitelikteki hizmeti nedeniyle başarılı üretim ve hizmetinin devamını
sağlamak amacıyla ödenen primdir.
–
Iskarta Primi: İşçinin
işini yerine getirirken ayıplı mal üretmemesi veyahut daha az ayıplı mal
üretmesini sağlama amacı taşıyan prim ödemesidir.
–
Tasarruf Primi: İşçinin
iş görme edimini yerine getirirken işveren tarafından tassaruf sağlanması amacı
güden, bu kapsamda daha az enerji ya da hammadde kullanmasını sağlamak adına
yapılan ödemedir.
–
Kazasızlık Primi:
İşin niteliği gereği araç kullanan işçiye, kazasız yapmış olduğu sürüşler için
yapılan ödemedir.[2]
–
Galibiyet Primi:
Profesyonel sporculara galibiyetleri neticesinde verilen primdir.
–
Sadakat Primi:
İşçinin işyerinde sahip olduğu kıdem nedeniyle verilen primdir.
Uygulamada
karşılaşılan başlıca prim çeşitleri yukarıda yer verilen prim çeşitleri olmakla
birlikte yalnızca bu prim çeşitleri ile sınırlı değildir. İşçi ve işveren, sözleşme
özgürlüğü çerçevesinde ve yasal sınırlar kapsamında prim uygulamasına esas
alınacak ölçütleri serbestçe belirleyebilir.
C) Primin
Belirlenmesinde Dikkate Alınabilecek Hususlar
Prim, iş
sözleşmesinde veya toplu iş sözleşmesinde taraflarca kararlaştırılabileceği
gibi işverence tek taraflı olarak da sağlanabilir. Primin çeşidi, miktarı, prim
ödemesi için belirlenecek şartlar ve ölçütler işçi ve işveren arasında iş
sözleşmesinde açıkça düzenlenmelidir. Taraflar arasında işçinin çalışma
şartları, esas ücreti varsa ücret eklerini gösteren yazılı bir belge ile
düzenlenebilir. Taraflar arasında bu hususların yer aldığı yazılı bir sözleşme
olmaması halinde, prim, primin miktarı, ölçütleri ve koşullarının yazılı olarak
açıklanması primin belirlenmesi yönünden açıklık kazanmasını sağlayacaktır.
İşçi
ve işverenlerce prim için üst ve alt sınır belirlenebilmektedir. İşçi ve
işveren tarafından prim ödemesi için üst sınırın belirlenmesi halinde, yapılan
işin miktarı ne kadar artarsa artsın, en fazla üst sınır üzerinden prim ödemesi
yapılır.[3] Primin belirlenmesinde
yapılan işin miktarı dışındaki ölçütlerin belirlenmesi durumunda da prim
ödemesi, taraflarca belirli bir nokta ve belirli bir ücretle sınırlandırılabilir.[4] Primin belirli bir nokta
veya ücretle sınırlandırılması halinde, işçinin çalışma performansı artmasına
rağmen işçiye artan performansla doğru orantılı olarak artan bir ücret ödenmemektedir,
bu durumda prim ödemesi üst sınırda sabit kalacaktır.[5] Prim için üst sınır
belirlenmiş ise ve işin miktarının artması ile işin kalitesi de artıyorsa, taraflarca
üst sınırı aşan prim ödemesinin yapılabileceği hususu kararlaştırılabilir.[6] Taraflarca prim için alt
sınır belirlenebilir. Bu durumda prim için esas alınan ölçütün gerçekleşmesi
halinde işçiye ödenecek olan en az prim ücretinin kararlaştırılması söz
konusudur.[7]
Bununla birlikte,
işveren tarafından ayrımı haklı kılan geçerli nedenler olmadığı sürece prim
uygulaması yönünden işverenin eşit davranma borcu söz konusudur. Bir başka
anlatımla, işverenin aynı durumdaki işçilere farklı primler vermesi eşit davranma
yükümlülüğüne aykırılık teşkil edecektir. Primin belirlenmesinde bu hususa
dikkat edilmesi gerekir.
İş sözleşmesinde kararlaştırılmamış
olsa da işverence tek taraflı olarak düzenli şekilde yapılan prim ödemesi
işyeri şartını oluşturur. Prim ödemesi için belirlenen koşulların değiştirilmek
istenmesi halinde, bu durum işçinin çalışma koşullarında değişiklik teşkil
edeceğinden işveren tarafından tek taraflı olarak işçi aleyhine değiştirilemeyecek
veya ortadan kaldırılamayacaktır. Söz konusu değişiklik 4857 sayılı İş
Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca işçiye yazılı olarak bildirilmelidir. Bu şekle uygun
olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı iş günü içinde yazılı olarak kabul
edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz.
Yargıtay kararları
uyarınca, sözleşmelerde prime ilişkin bir düzenlemenin yer almaması halinde
işveren tarafından tek taraflı olarak ödenen prim işyeri uygulaması haline
gelmişse, bu prim işçi tarafından talep edilebilir.
“…Prim uygulaması,
bireysel ya da toplu iş sözleşmeleri ile de kararlaştırılabilir. İş
sözleşmesinde kararlaştırılmamış olsa dahi, işverence tek taraflı olarak
düzenli şekilde yapılan prim ödemesi “işyeri şartı” niteliğindedir. Her
durumda uygulamanın tek taraflı olarak işverence ortadan kaldırılması ya da azaltılması
doğru değildir. Prim uygulaması yönünden işçi aleyhine çalışma koşullarında
değişiklik, 4857 Sayılı Kanun’un 22. maddesi kapsamında gerçekleştirilmelidir.
Toplu iş sözleşmesi ile öngörülen primler yönünden değişiklik ise, işçinin
bireysel feragati ile dahi geçerli değildir. Toplu iş sözleşmesini imzalamaya
yetkili olan kişilerce bu yönde yapılabilecek değişiklik, ancak ileriye dönük
olarak hüküm ifade eder…”[8]
D) Primin
Şartları
–
Primin iş sözleşmesi veya toplu iş
sözleşmesinde kararlaştırılması halinde, veyahut böyle bir kararlaştırma
olmamasına rağmen işverence sürekli olarak ödeme yapılması sebebiyle işyeri
uygulamasına dönüşmüş olması halinde işverenin işçiye prim ödeme borcu
doğacaktır. İşyeri uygulaması, işverenin kendi yönetim hakkı kapsamında ve
kendi inisiyatifine dayalı olarak; kanun, toplu iş sözleşmesi ya da iş sözleşmesi ile
düzenlenmemiş olmasına rağmen uyguladığı ve sürekli olarak tekrarladığı fiili
davranışlardır.
–
Primin işçiye şarta bağlı olarak yapılan
bir ödeme olması sebebiyle, prim ödenmesi için ölçüt olarak esas alınan şartın gerçekleşmesi
gerekmektedir. Uygulamada işverenlerce prim ödemesinde genellikle performans ölçütü
belirlenmekte, belirlenen performansın gerçekleşmesi halinde prim ödemesi
yapılmaktadır. Bu durumda primin ödenmesi için de performansın gerçekleşmiş
olması gerekmektedir. Doktrinde, sözleşme serbestisinden hareketle tarafların
sözleşmeye, performans şartına ek olarak farklı şartlar da ekleyebileceği
(örneğin; prim ödemesinin yapılabilmesi için, iş ilişkisinin işçi tarafından
istifa suretiyle sona erdirilmemiş olması) görüşü yer alsa da Yargıtay
içtihatlarında bu şartın işçinin prim hak edişini ortadan kaldırmayacağı,
işçiye hak ettiği primin ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir.[9] Bu husus aşağıda daha
detaylı olarak açıklanacaktır.
–
Prim ödemesinde işçinin performansının
ölçüt olarak belirlenmesi halinde, işçinin öncelikle normal performansın
tespiti gerekmektedir. İşçinin normal performansı istatistiki ya da çalışma
bilimine ilişkin yöntemlerle tespit edilmeli, işçinin performansını
etkileyebilir olma imkânına sahip olmalıdır.[10]
E) İşçinin
Primi Hak Edişi
İş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesi ile
işçiye prim verileceği kararlaştırılmışsa, işveren işçiye prim verme hususunda
taahhütte bulunmuşsa veya prim verilmesi işyeri uygulaması haline gelmişse işçi
prim ücreti almaya hak kazanır. Her ne
kadar işverenlerce iş sözleşmesine, işçinin prim ödemesine yılsonunda hak
kazanacağı veyahut işçinin istifa etmesi halinde prim ödemesine hak
kazanamayacağı şeklinde şartlar ekleniyorsa da Yargıtay, işçinin prime hak
kazanması için primin ödeneceğinin belirlendiği zamana kadar çalışmış olmasının
gerekli olmadığı görüşündedir. Yargıtay kararları uyarınca, prim ödemesinin
yapılacağı zamana kadar çalışmamış olan işçi, çalışılan süreyle orantılı olarak
prime hak kazanacaktır. İşçinin işyerinde çalıştığı süreyle sınırlı olarak
primi talep etme hakkı vardır.[11]
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, E. 2015/6315,
K. 2016/6457 sayılı ve 16.03.2016 tarihli kararında bu husus aşağıdaki şekilde
açıklanmıştır:
“Davacı
işçi 2002 yılı için çalıştığı dönemle sınırlı olarak başarı primi isteğinde
bulunmuş, mahkemece yılın tamamında çalışılmadığı gerekçesiyle talebin reddine
karar verilmiştir. Adı geçen isteğin dayanağı, taraflar arasında 5.8.1999
tarihinde imzalanan iş sözleşmesidir. Sözleşmede, başarı priminin
işyerindeki karlılığa ve satış cirosuna bağlı olarak belirleneceği ve yıl
sonunda ödeneceği kararlaştırılmış ise de söz konusu prime hak kazanabilmek
için yılın tamamında çalışma koşulu öngörülmemiştir. Kaldı ki, davacı
işçinin 2002 yılında çalışması olduğuna göre, yıl sonu itibariyle şayet iş
sözleşmesinde belirlenen karlılık ve satış cirosunun gerçekleşmesi halinde
davacı işçi genel müdür olarak hizmet verdiği işyerinde bu oluşuma katkı
sağlamıştır. Davacının görev yaptığı dönem itibariyle işyerinin karlılık ve
satış cirosu belirlenmeli ve buna göre iş sözleşmesinde öngörülen başarı primi
tutarı hesaplanmalıdır… İş sözleşmesi hükümleri ve kıstelyevm esasına göre
hesaplama yapılarak sonuca gidilmelidir…”
Yargıtay
9. Hukuk Dairesi, 2010/46802 E. 2013/6626 K. sayılı kararında, iş akdinin
istifa sonucu sona ermesi ve prim ödeme tarihinde işçinin işyerinde çalışmaması
sebebiyle prime hak kazanılamayacağı iddiasının aksi yönünde karar vermiştir.
“Davalı
vekili, davacının çalışmasının istifa sonucu sona erdiğini ve prim ödeme
tarihinde işyerinde çalışmadığından prime hak kazanmadığını savunarak davanın
reddine ve ihbar öneline uyulmayarak iş akdi sona erdirildiğinden ihbar
tazminatı alacağının davacı karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini
istemiştir.
Somut
olayda davacının prime hak kazanma döneminde davalı işveren nezdinde çalıştığı
sabittir. İnsan kaynakları bölümü standart operasyon prosedüründeki istifa
nedeni ile ayrılmalarda ödeme tarihinde orada çalışmak kaydıyla prim alacağına
hak kazanılabileceği yönündeki hüküm davacının prim alacağını ortadan
kaldırmaz. Dairemizin yerleşik uygulaması da bu
yönde olup söz konusu dönem içinde davacının çalıştığı süre itibariyle
kıstelyevm esasına göre prim alacağının hesaplanarak hüküm altına alınması
gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile talebin reddine karar verilmesi hatalı
olup bozmayı gerektirmiştir.”
Yargıtay
9. Hukuk Dairesi’nin 2022/6140 E. 2022/7381 K. sayılı kararı da bu şekildedir:
“…yerleşik
Yargıtay uygulamaları gereği prim alacağının ödemesi bakımından ödeme anında
çalışma şartının geçersiz olduğu ve kıstelyevm hesabı ile belirlenecek satış
primine hak kazanıldığı, bu doğrultuda davalı işverene karşı açılıp
sonuçlandırılan … BAM 28 HD. 2017/4355 E. 2020/386 K. … BAM 2017/3403 E.
2020/379 K. ve Yargıtay 9 HD. 2017/5205 E. 2017/4844 K. sayılı ilamlarında da
teşvik primi alacağı taleplerinin kıstelyevm usulü hesaplanarak kabul edildiği
görülmekle mahkemece davacı lehine teşvik primi alacağı hükmedilmesinde bir
isabetsizlik bulunmamaktadır.”
Yargıtay
9. Hukuk Dairesi’nin 09/11/2020 tarihli, E. 2016/31307 K. 2020/15288 K. sayılı
kararı da bu yöndedir:
“Davacı,
anılan yılın ikinci altı ayı ve sonraki yıl için ödenmesi gereken performans priminin
ödenmediğini iddia etmiştir. Mahkemece dosya kapsamına alınan belgeler
incelendiğinde, davacıya en son anılan yılın mart dönemine ait ücret bordrosu
ile prim ödendiği tespit edilmiş, yine davacıya benzer veya farklı görevlerde
çalışan bir kısım işçiye bahsi geçen yıllarda prim ödemesi yapıldığı
görülmüştür. Mahkemece, emsal nitelikteki işçilere
ödenen performans primi miktarları araştırılmalı ve davacıya prim ödemesi
yapılmayan dönemler için, davacının çalışma süresi dikkate alınarak kıstelyevm
usulüne göre hak kazandığı performans primi alacağı belirlenerek bu miktar
üzerinden talebin kabulüne karar verilmelidir.”
Yukarıda
açıklandığı üzere, her ne kadar doktrinde primin ve şartlarının taraflarca
sözleşme serbestisi çerçevesinde belirlenebileceği yönünde görüş mevcut olsa da
Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında yer alan görüşü, işçiye o ana kadarki
çalışma süresi boyunca hak ettiği primin ödenmesi gerektiği şeklindedir.
Saygılarımızla,
Hazırlayan: Av. Zeynep Merve Konuksal
Taşkın & Şimşek AO.
[1] SÜZEK, Sarper, İş Hukuku, 14. Baskı, Beta Yayıncılık, İstanbul 2017, s. 379
[2] AYDINALP, İş Hukukunda Prim, 2018, s.58
[3] AYDINALP, Aslıhan Kayıp, İş Hukukunda Prim, 2018, s.60.
[4] AYDINALP, İş Hukukunda Prim, 2018, s.60
[5] AYDINALP, İş Hukukunda Prim, 2018, s.60
[6] AYDINALP, İş Hukukunda Prim, 2018, s.60-61
[7] AYDINALP, İş Hukukunda Prim, 2018, s.61
[8] Yargıtay 7. Hukuk Dairesi., E. 2015/6315, K. 2016/6457, Lexpera
[9] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2010/46802 E. 2013/6626 K., Lexpera
[10] AYDINALP, İş Hukukunda Prim, 2018, s.61-62.
[11] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2007/34717 E. 2009/638 K., Lexpera
KAYNAKÇA
SÜZEK,
Sarper: İş Hukuku, 14. Baskı, Beta Yayıncılık, İstanbul 2017.
AYDINALP,
Aslıhan Kayık, İş Hukukunda Prim, 2018.
MOLLAMAHMUTOĞLU,
Hamdi, İş Hukuku, 2. Bası, Ankara 2005.
——————————–
*İşbu çalışma içerisinde yer alan değerlendirmeler hukuki tavsiye niteliği taşımamaktadır. Ayrıca zaman içesinde mevzuatta olabilecek değişiklikler nedeniyle güncel durumu yansıtmayabilecektir. Bu sebeple paylaşılan değerlendirmelerden ötürü Taşkın & Şimşek Avukatlık Ofisi sorumluluk kabul etmez. Paylaşıma konu çalışma kapsamındaki soru ve sorunlarınız bakımından hukuki danışman görüşü alınması tavsiye olunur.