Bilindiği üzere icra inkâr tazminatı İİK 97. maddesinde itirazın iptali davalarına ilişkin hükümler içinde yer almaktadır. İİK 297. maddesinde “a) İtirazın iptali -Madde 67 – (Değişik: 18/2/1965-538/37 md.) (Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
(Değişik: 9/11/1988-3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
(Mülga dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.)
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
(Ek fıkra: 2/7/2012-6352/11 md.) Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.”
Yukarıda yer verilen hükme göre;
Para alacakları için Haciz yolu ile (ilamsız ) yapılan icra takiplerine borçlu tarafın itiraz etmesi ve alacaklı tarafından bu itirazın sonuçsuz bırakılması için açılacak davada, borçlunun itirazının kısmen/tamamen haksız olduğuna karar verilmesi ve itirazının tamamen/kısmen iptal edilmesi halinde, alacaklının talep etmiş olması şartı ile hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkûm edilir ki, uygulamada ve öğretide buna “icra inkâr tazminatı” denilmektedir.
Diğer yandan gerek Yargıtay ve gerekse öğreti icra inkâr tazminatının düzenleme amacının “Hukukumuzda İcra inkâr tazminatının, alacaklının hakkı olan alacağını almasını engellemenin veyahut geciktirmenin cezai yaptırımı” olduğu kabul edilmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, icra takibinin alacaklısı ve borçlusunun ve dolayısıyla itirazın iptali davasının davalısının tek olduğu durumlarda icra inkâr tazminatının ne miktar verileceğinde herhangi bir duraksama yok ise de borçluların yani davalıların birden fazla olması halinde bir duraksama kaçınılmazdır. Zira kanununda bu konu ile ilgili açık bir düzenleme bulunmamakta olduğu gibi, bu tazminattan birden fazla borçlunun ne şekilde sorumlu bulunduklarına ilişkin herhangi bir açıklık da mevcut değildir.
Özellikle icra takibinde borçlu tarafın birden fazla kişi olması mümkündür. Bu borçlulara aynı sebeple veya değişik sebeple aynı icra takibinde gösterilebilir. Bu, bazen kanuni zorunluluktan da doğabilmektedir. Bir icra takibinde birden fazla borçlunun yer alması şu durumlarda söz konusu olabilmektedir.
1-Borçlular arasında zorunlu takip arkadaşlığı:
a-Borçlular arasında maddi anlamda zorunlu takip arkadaşlığı,
b-Borçlular arasında şekli anlamda zorunlu takip arkadaşlığı,
2- Borçlular arasında ihtiyari takip arkadaşlığı:
a-Borçlular arasında müteselsil borçluluktan doğan takip arkadaşlığı,
b-Borçlular arasında müşterek borçluluktan doğan takip arkadaşlığı,
c-Alacaklının ihtiyari ile kurulan takip arkadaşlığı.
Hemen belirtilmedir ki, icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için icra takibinin konusu bir miktar paranın ödetilmesi olmalıdır.
Konusu bir miktar paranın ödetilmesi olan icra takiplerinde, borçlular arasında maddi anlamda zorunlu takip arkadaşlığı söz konusu olmamaktadır. Ancak Borçlular arasında şekli anlamda zorunlu takip arkadaşlığı, borçlular arasında müteselsil borçluluktan doğan takip arkadaşlığı, borçlular arasında müşterek borçluluktan doğan takip arkadaşlığı ve alacaklının ihtiyari ile kurulan takip arkadaşlığı ise mümkündür.
Şekli anlamda zorunlu takip arkadaşlığının söz konusu olduğu bir durum olarak rehnin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan icra takipleridir. Zira Yargıtay, rehnin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan icra takiplerinde borçlunun borcu için rehin veren 3. kişi ile borçlu arasında şekli anlamda zorunlu takip arkadaşlığı bulunduğundan icra takibinin her ikisi aleyhine yapılması gerektiğini kabul etmektedir.
Borçlular arasında müteselsil borçluluk durumu söz konusu olduğunda ise zorunlu değil, ihtiyari takip arkadaşlığı söz konusudur. Zira alacaklı, alacağının tümü için müteselsil borçlulardan yalnız biri için icra takibi yapabileceği gibi, diğerlerini de aynı icra takibiyle takip edebileceğinden, bunlar arasında ihtiyari takip arkadaşlığı söz konusu olmaktadır.
Yine müşterek borçluluk durumunda da müteselsil borçlulukta olduğu gibi zorunlu değil, ihtiyari takip arkadaşlığı söz konusudur. Zira alacaklı alacağının müşterek borçlularını, borçtaki payları oranında ancak birlikte takip etmektedir. Yalnız birini payı oranında takip etmesi de mümkündür.
Şekli anlamda zorunlu takip arkadaşlığının söz konusu olduğu hallerde, maddi anlamda zorunlu takip arkadaşlığının aksine borçluların birlikte hareket mecburiyeti bulunmamaktadır. Bu gibi hallerde her borçlu diğerinden bağımsız olarak hareket etmekte serbesttir. Bu anlamda olmak üzere, şekli anlamda zorunlu takip arkadaşlarından biri icra takibine itiraz ederken, değeri itiraz etmeyebilir. Bu halde bu borçlulardan itiraz edenin itirazı geçerlidir ve hukuki sonuç doğurur. Aynı durum müteselsil borçluluktan doğan takip arkadaşlığı, müşterek borçluluktan doğan takip arkadaşlığı ve alacaklının ihtiyariyle oluşan takip arkadaşlığı için de söz konusudur.
Bu açıklamalardan sonra icra inkâr tazminatına gelirsek;
Yukarıda açıklandığı üzere icra inkâr tazminatı, alacaklının hakkı olan alacağını almasını engellemenin veyahut geciktirmenin cezai yaptırımı olduğuna göre, hangi borçlu icra takibine yaptığı itirazında haksız çıkmış ise, bu haksız itirazının bir sonucu olarak icra inkâr tazminatı ile cezalandırılmalıdır. İtirazda bulunmayan takip arkadaşı olan diğer borçluların bu tazminattan sorumlu tutulmaları hukuken mümkün değildir.
Acaba takip arkadaşlarının tümü veya ikisi icra takibine itiraz etmiş ve itirazlarında haksız çıkmış ve itirazlarının kısmen/tamamen iptaline karar verilmiş ise icra inkâr tazminatına nasıl hükmedilecektir? Başka bir ifade ile kanunun tayin ettiği oranda tek bir icra inkâr tazminatına mı, yoksa her bir borçlu yönünden kanunun belirlediği oranda ayrı ayrı mı icra inkâr tazminatına mı hükmedilmelidir? Tek bir icra inkâr tazminatına hükmedilecek ise bu tazminattan borçluların sorumluluk şekli ne olacaktır?
Hemen belirtilmelidir ki, bu soruların cevabına yukarıda verilen kanun hükmüne göre ulaşmak mümkün bulunmaktadır. Dikkat edilir ise kanun “borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu” şeklinde ifadesiyle tekil olarak “itiraz eden borçludan” söz etmiş; çoğul şekilde “borçlular” ifadesini kullanmamıştır. Kanunun bu ifade ile itirazda bulunan ve itirazında haksız olduğuna karar verilen her bir borçlu için bu tazminatı bir ceza olarak öngörmüş bulunmaktadır. Dolayısı ile icra inkâr tazminatına, icra takibine itiraz eden ve itirazında haksız çıkan her bir borçlu yönünden (alacaklının alacağına geç kavuşmasına neden olmaları nedeniyle) ayrı ayrı hükmolunmak gerekir. Zira borçlu itiraz etmemiş olsaydı, alacaklı alacağını itiraz etmeyen borçludan hemen tahsil imkânına sahip olacaktı. İtiraz etmekle buna imkân tanımayan ve alacaklıyı dava açmaya zorlayan borçlunun bu davranışının cezasız bırakılmaması veya cezasını hafifletecek şekilde düşük miktarda icra inkâr tazminatına hükmedilmesi kanun koyucunun öngörmediği bir sonuç olacaktır.
Bu anlamda olmak üzere şekli anlamda zorunlu takip arkadaşı olan iki borçlu için kanunda belirtilen oranları geçmemek üzere ayrı ayrı icra inkâr tazminatına hükmedilmelidir. Müteselsil borçluluktan doğan takip arkadaşlığında da durum böyle olmalıdır. Müşterek borçluluk ile alacaklının ihtiyariyle oluşan takip arkadaşlığının söz konusu olduğu durumlarda da her bir borçlu sorumlu olduğu alacak miktarı üzerinden icra inkâr tazminatı ödemelidir. Bu gibi takip arkadaşlığında tek bir icra inkâr tazminatı verilerek, borçluların sorumlu oldukları miktara göre sorumluluklarını sınırlamak, müşterek sorumluluklarına veya müteselsil sorumluluklarına karar vermek kanuni düzenlemeye aykırılık oluşturacaktır.
Hemen belirtilmelidir ki, bu gibi hallerde bir an tek bir icra inkâr tazminatına hükmedileceği kabul edilse bile, en azından icra inkâr tazminatından sorumluluk müteselsil olmalıdır. Müşterek sorumluluğa hükmedilmesi borçlulardan birinin ekonomik zayıflığı halinde alacaklının bu anlamda zararına yol açacaktır.
Sonuç olarak denebilir ki, şekli anlamda zorunlu takip arkadaşı olan iki borçlu için kanunda belirtilen oranları geçmemek üzere ayrı ayrı icra inkâr tazminatına hükmedilmelidir. Müteselsil borçluluktan doğan takip arkadaşlığında da durum böyle olmalıdır. Müşterek borçluluk ile alacaklının ihtiyariyle oluşan takip arkadaşlığının söz konusu olduğu durumlarda da her bir borçlu sorumlu olduğu alacak miktarı üzerinden icra inkâr tazminatı ödemelidir. Bu gibi takip arkadaşlığında tek bir icra inkâr tazminatı verilerek, borçluların sorumlu oldukları miktara göre sorumluluklarını sınırlamak, müşterek sorumluluklarına veya müteselsil sorumluluklarına karar vermek kanuni düzenlemeye aykırılık oluşturacaktır.
Saygılarımızla,
Taşkın & Şimşek AO.
——————————–
*İşbu çalışma içerisinde yer alan değerlendirmeler hukuki tavsiye niteliği taşımamaktadır. Ayrıca zaman içesinde mevzuatta olabilecek değişiklikler nedeniyle güncel durumu yansıtmayabilecektir. Bu sebeple paylaşılan değerlendirmelerden ötürü Taşkın & Şimşek Avukatlık Ofisi sorumluluk kabul etmez. Paylaşıma konu çalışma kapsamındaki soru ve sorunlarınız bakımından hukuki danışman görüşü alınması tavsiye olunur.