Bilindiği üzere TTK 18 ve 64. Maddeleri ve VUK gerçek ve tüzel kişi tacir ayrımı yapmadan tüm tacirlerin ticari defter tutmalarını ve belirli süre saklamalarını zorunlu kılmıştır. Öyle ki bu zorunluluk sadece tacir olan gerçek veya tüzel kişiler için değil, kanunlarca tacir kabul edilen gerçek veya tüzel için de geçerlidir.
Tacirlerin veya tacir sayılanların tutmakla zorunlu bulunduğu Ticari defterlerin hangileri olduğu gerek Türk Ticaret Kanunu’nda ve gerekse Vergi Usul Kanunu da ve bunlarla ilgili yönetmeliklerde detaylı şekilde açıklanmıştır.
Diğer yandan bazı tacirler yönünden ise fiziki ortam yerine elektronik ortamda defter tutma yükümlülüğü söz konusudur.
Hemen belirtilmelidir ki, 19/1/.2012 tarihli ve 28502 sayılı resmî gazetede yayımlanan Ticari Defterlere İlişkin Tebliğ ile 13/12/2011 tarihli ve 28141 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Elektronik Defter Genel Tebliği bu konuyu ayrıntılı olarak düzenlemektedir.
Konumuz tutulması gereken ticari defterler ve bu defterlere kaydedilmesi gereken belge ve bilgiler olmadığından, biz daha önce tutulmuş olan ticari defter ve belgelerin deprem nedeniyle zayi olması halinde hukuken yapılması gereken işlemler hususunda açıklamalarda bulunacağız.
1-) FİZİKİ OLARAK DEFTER TUTANLAR BAKIMINDAN
Gerek Türk Ticaret Kanunu gerek Vergi Usul Kanunu ve gerekse diğer kanunlar tarafından tacir veya tacir sayılanlar veya tacir gibi sorumlu tutulmaları nedeniyle fiziki ortamda defter tutma yükümlülüğü olan gerçek veya tüzel kişilerin ticari defterleri ve bu defterlerin dayanak belge ve bilgiler deprem sonucunda zayi olmuş olabilir. Zayi olma, belgelerin bütünlüklerinin kaybolması, okunamayacak hale gelmesi, defterlerin bütünlüğünün bozulmuş olması, yok olması veya okunamayacak hale gelmesi gibi hususları da kapsar.
Deprem nedeniyle ticari defterleri ve belgeleri zayi olan gerçek ve tüzel kişiler mümkün olan en kısa zamanda ticari defter ve belgeleri ile ilgili araştırma yapmaları ve bu defter ve belgelerin zayi olup olmadığını tespit etmeli veya ettirmelidir. Eğer yapılan tespit, zayi oldukları yönünde ise derhal yetkili olan ticaret mahkemesi veya bu mahkemenin bulunmadığı yerlerde asliye hukuk mahkemesine başvurularak ticari defter ve belgelerinin zayi olduğunun tespitine karar verilmesini istemelidirler. Aksi halde hak düşürücü süre nedeniyle hak kaybına uğramaları söz konusu olacaktır.
Uygulamada zayi davası denen bu talep, çekişmesiz yargı işi niteliğindedir. Başvuru ise ticari defter ve belge tutuma yükümlülüğü bulunan ve defter ve belgeleri depremde zayi olan gerçek veya tüzel kişi tarafından yapılmalıdır. TTK 82. maddesinde bu başvuru için ticari defter ve belgelerin zayi olduğunun öğrenilmesinden itibaren 15 günlük bir süre öngörmüştür. Bu süre hak düşürücü süre olup, geçirilmesi halinde başvurunun bu nedenle reddine karar verilecektir.
Depremin üzerinden uzun süre geçtiği halde, yeni öğrendim iddiasının hayatın olağan akışına ve tacir olmanın gereklerine aykırı olacağından mahkemece dinlenmeyebileceği dikkate alınarak mümkün olduğunca az yukarıda belirtilen tespit mümkün olduğunca erken yapılmalı ve tespit tarihinden itibaren de 15 gün içinde de başvuru yapılmalıdır.
Hemen belirtilmelidir ki, 8/2/2023 tarihinde meydana gelen deprem nedeniyle 120 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarılmış olup, iş bu kararname TTK’da yer olan 15 günlük bu süreyi de etkilemiş bulunmaktadır. Buna göre 120 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi kapsamında kalan ve olağanüstü hâl ilan edilen ilerlerdeki defter tutma yükümlülüğü bulunan gerçek ve tüzel kişiler için bu süre 06/05/2023 tarihine kadar durmuş olup, bunlar yönünden 15 günlük süre 07/05/2023 tarihinden itibaren başlayacaktır. Bu nedenle bu illerdekiler için 22/05/2023 tarihine kadar zayi talebinde bulunulması mümkündür.
TTK 82. maddesine göre zayi davasına konu edilebilecek defter ve belgeler sadece kanuni olarak tutulması zorunlu olanlar olmayıp, ihtiyari olarak tutulan defterler de bu kapsamda değerlendirilmektedir. Yine bu defterlerdeki kayıtlara esas olan belge ve bilgiler de bu kapsama dahildir. Ne var ki, ihtiyari olarak tutulan defter ve belgeler yönünden böyle bir başvurunun yapılmamış olmasının herhangi bir sakıncası yoktur.
2-) ELEKTRONİK ORTAMDA DEFTER TUTANLAR BAKIMINDAN
Fiziki olarak defter tutanlar yönünden yukarıda yapılan açıklamalar söz konusu ise de elektronik ortamda defter tutanlar için kısmen söz konusu olmaktadır. Zira elektronik ortamda tutulan defter ve kayıtlar, fiziki ortamda tutulan defter ve kayıtlara nazaran daha korunaklı olup, yedeklenme yapılmış olması halinde zayi olmaları söz konusu olmayabilir. Ne var ki, elektronik ortamda tutulmalarına rağmen ana belleğin geriye döndürülemeyecek derecede hasara uğramış olması, yedekleme de yapılmamış olması, elektronik ortama aktarılması gereken belge ve bilginin henüz elektronik ortama aktarılmadan zayi olması vb hallerde yine zayi olma durumu söz konusu olacaktır. İşte bu durumda bulunanlar da aynen fiziki defter tutanlarda olduğu gibi süresinde zayi davası açmaları gerekmektedir.
3-) ZAYİ KARARI ALMAYANLARIN DURUMU
Kanunlar gereğince defter tutuma zorunluluğu bulunanlardan, tutmak zorunda oldukları defterler ile dayanak belge ve bilgileri zayi olanlar, zayi kararı almamaları halinde bundan dolayı risk altındadırlar. Bu riskler şunlardır.
a-) KARŞI TARAFIN İDDİASINI İSPAT ETMİŞ SAYILMASI
Bilindiği üzere Hukuk Muhakeme Kanununa göre ticari defter ve belgeler delil niteliğindedir. Özelikle münhasıran diğer tarafın ticari defterlerine dayanılması halinde, zayi nedeniyle defterlerini sunamaması söz konusu olsa bile, usulüne uygun zayi kararı almayan defterlerini ibrazdan kaçınmış ve bu defterlere münhasıran dayanan taraf da iddiasını ispat etmiş sayılacağından aleyhe sonuç doğacaktır.
b-) DEFTERLERİNİ İBRAZDAN KAÇINMIŞ SAYILMA
Bilindiği üzere Vergi Usul Kanunu gereğince ilgili vergi dairesi, gerekli görmesi halinde vergi mükellefi olan defter tutmakla yükümlü olan kişiden vergi incelemesi için defter ve belgelerini ibraz etmesini isteyebilir. Böyle bir durumda zayi nedeniyle defterlerini sunamaması söz konusu olsa bile, usulüne uygun zayi kararı almayan defterlerini ibrazdan kaçınmış sayılacağından VUK gereğince cezai işlem yaptırımına tabi olacaktır.
c-) DEFTER TUTMAMIŞ VE SAKLAMAMIŞ SAYILMA
TTK ve VUK sadece defter tutma yükümlülüğü getirmemiş, aynı zamanda belirli süre saklama yükümlülüğü de getirmiştir. Bu süre TTK ve VUK farklı düzenlenmiştir. TTK’da bu süre 10 yıl olarak öngörülmüştür. Belirtilen süre boyunca defter ve belgelerini saklamayanlar için TTK 567. maddesine göre cezai yaptırım söz konusudur. Depremde zayi nedeniyle defterlerini saklayamama söz konusu olsa bile, usulüne uygun zayi kararı almayan defterlerini saklamamış sayılacağından cezai işlem yaptırımına tabi olacağı değerlendirilmektedir.
Saygılarımızla,
Taşkın & Şimşek AO.
—————————–
*İşbu çalışma içerisinde yer alan değerlendirmeler hukuki tavsiye niteliği taşımamaktadır. Ayrıca zaman içesinde mevzuatta olabilecek değişiklikler nedeniyle güncel durumu yansıtmayabilecektir. Bu sebeple paylaşılan değerlendirmelerden ötürü Taşkın & Şimşek Avukatlık Ofisi sorumluluk kabul etmez. Paylaşıma konu çalışma kapsamındaki soru ve sorunlarınız bakımından hukuki danışman görüşü alınması tavsiye olunur.