İcra İflas Kanununda icra hukuk mahkemesinin hangi kararlarının karşı istinaf yolunun kapalı olduğu, yani kesin kararlar olduğu “İstinaf yoluna başvurma ve incelenmesi” başlıklı 363/1. maddesinde (Değişik: 2/3/2005-5311/24 md.) düzenlenmiştir.
Anılan maddede “İcra mahkemesince 85 inci maddenin uygulanma biçimi, icra dairesi tarafından hesaplanan vekâlet ücreti, 103 üncü maddenin uygulanma biçimi ve bu maddede düzenlenen davetiyenin içeriği, yediemin ücreti, yediemin değiştirilmesi, hacizli taşınır malların muhafaza şekli, kıymet takdirine ilişkin şikâyet, ihaleye katılabilmek için teminat yatırılması ve teminatın miktarı, satışın durdurulması, satış ilânının iptali, süresinde satış istenmemesi nedeniyle satışın düşürülmesi, 263 üncü maddenin uygulanma biçimi, iflâs idaresinin oluşturulması, icra mahkemesinin iflâs idaresinin işlemleri hakkında şikâyet üzerine verdiği kararlara karşı, iflâs idare memurunun ücret ve masrafları hakkındaki hesap pusulası ve 36 ncı maddeye göre icranın geri bırakılmasına ilişkin kararları dışındaki kararlarına karşı, ait olduğu alacak, hak veya malın değer veya miktarının yedi bin Türk lirasını geçmesi şartıyla istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf yoluna başvuru süresi tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren on gündür.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme şekline göre:
İcra mahkemesince verilen;
- Taşınır ve taşınmazların haczine ilişkin şikayetler( İİK 85. maddesi) hakkındaki kararları,
- İcra dairesince hesaplanan vekalet ücretine yönelik itiraz ve şikayetlere ilişkin kararları,
- Haciz Tutanağının tanzimi ve bildirimine yönelik şikayet ve itirazlara ilişkin kararları,
- Yediemin ücretine yönelik şikayetlere ilişkin kararları,
- Yediemin değiştirilmesine yönelik şikayetlere ilişkin kararları,
- Hacizli taşınır malların muhafaza şekline yönelik şikayetlere ilişkin kararları,
- Kıymet takdirine yönelik şikayetlere ilişkin kararları,
- İhaleye katılabilmek için teminat yatırılması ve teminatın miktarına yönelik şikayetlere ilişkin kararları,
- Satışın durdurulmasına yönelik şikayetlere ilişkin kararları,
- Satış ilânının iptaline yönelik şikayetlere ilişkin kararları,
- Süresinde satış istenmemesi nedeniyle satışın düşürülmesine yönelik şikayetlere ilişkin kararları,
- Borçlu tarafından gösterilecek teminat karşılığında mahcuzların borçluya teslimine yönelik şikayetlere (İİK m.263) iliştin kararları,
- İflâs idaresinin oluşturulmasına karşı yapılan şikâyetler üzerine verilen kararları,
- İflâs idaresinin işlemlerine yapılan şikâyetler üzerine verdiği kararları,
- İflâs idare memurunun ücret ve masrafları hakkındaki hesap pusulasına yönelik şikâyetler üzerine verdiği kararları,
- İcranın geri bırakılmasına ilişkin kararları (İİK 36).
Ait olduğu alacak, hak veya malın değer veya miktarı ne olursa olsun, yani istinaf parasal sınırının üzerinde de olsa kesin niteliktedir. Dolayısı ile bu kararlara karşı istinaf başvurusunda bulunulamaz. Bunların dışındaki tüm kararlar aleyhine istinaf parasal sınırının üstünde olması koşulu ile istinaf başvurusunda bulunulabilir.
Bilindiği üzere, icra mahkemesince itirazın geçici ve kesin kaldırılması söz konusudur. Bu terimler İcra Hukukuna ilişkin teknik terimler olup, icra mahkemesinin vereceği kararın kesin olması sonucunu doğurmaz.
İtirazın geçici kaldırılmasını düzenleyen İİK 69. maddesinde: “…İtirazın muvakkaten kaldırılması kararının tefhim veya tebliğinden itibaren yedi gün içinde borçlu, takibin yapıldığı mahal veya alacaklının yerleşim yeri mahkemesinde borçtan kurtulma davası açabilir. Bu davanın dinlenebilmesi için borçlunun dava konusu alacağın yüzde 15 ini ilk duruşma gününe kadar mahkeme veznesine nakden depo etmesi veya mahkemece kabul edilecek aynı değerde esham ve tahvilat veya banka teminat mektubu tevdi etmesi şarttır. Aksi takdirde dava reddolunur. Borçlu yukarda yazılı müddet içinde dava etmez veya davası reddolunursa itirazın kaldırılması kararı ve varsa muvakkat haciz kesinleşir…” hükmü yer almaktadır. Bu düzenleme dikkate alındığında bu yöndeki kararlara karşı ancak 7 gün içinde borçtan kurtulma veya menfi tespit davası açılabileceği, süresinde borçtan kurtulma veya menfi tespit davası açılmaz ise geçici kaldırma kararı kesinleşeceği öngörüldüğünden, bu yöndeki karara karşı istinafa başvurulamaz.
İtirazın kesin kaldırılmasında ise kanun koyucu geçici kaldırma kararında olduğu gibi borçtan kurtulma veya menfi tespit davası açılmasını öngörmediğinden, kesin kaldırma kararı, istinaf başvurusu parasal sınırını aşması koşuluyla istinaf edilebilir. Buna kanuni bir engel bulunmamaktadır. İİK m.363 hükmünün yeni haliyle; itirazın kaldırılması talebinin reddine veya kabulüne ilişkin icra mahkemesi kararlarına karşı istinaf yoluna cevaz vermektedir. Ancak, istinaf edilecek kararın ait olduğu alacak miktarının her halükarda istinaf başvuru sınırının üzerinde bulunması yeterlidir.
Somut olayda, icra hukuk mahkemesi tehiri icra kararı verilmesi talebini, itirazın kaldırılması kararlarına karşı tehiri icra talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle ret etmiştir. Acaba bu karar doğru mudur?
İcra Kanununda tehiri icrayı düzenleyen 36. madde İİK’nun ilamların icrası başlıklı ikinci babında müşterek hükümler içinde yer almaktadır. Bu niteliği gözetildiğinde tehiri icra kararı verilebilmesi için mutlaka İİK’nın ikinci babında düzenlenen konularda bir mahkeme ilamının bulunması ve icraya konulmuş olması gerekir. Bu halde icra takibinin dayanağı bir mahkeme kararıdır. İcrası istenen mahkeme kararı kesinleşmiş veya kesinleşmemiş olabilir. Tehiri icra kararı ancak ve ancak kesinleşmemiş ilamlar için öngörülen bir kurumdur.
Acaba icra mahkemelerinin kararları ilam mahiyetinde midir? Ayrı olarak icra takibine konu yapılabilir mi?
İcra mahkemesince verilen kararlar kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmezler. İcra mahkemesinin hangi kararlarının maddi anlamda kesin hüküm oluşturduğu kanunda açıkça belirtilmiştir. ÖR/ İstihkak davası sonucu verilen kararlar gibi. Diğer yandan icra hukuk mahkemesi kararları kural olarak yalnız başına ilamlı icra konusunu oluşturmazlar. Bu kararlar genellikle mevcut icra takibinin devamını ve tamamlanmasını sağlayan kararlardır. Bu nitelikleri gözetildiğinde İİK’nun ilamların icrası başlıklı ikinci babında yer alan ilamlar gibi değildir.
İcra mahkemesince verilen kararlar, İcra ve İflas Kanununda özel olarak düzenlenmiş takip hukukuna özgü kararlardır. İcra mahkemesinin verdiği kararlar şekli hukuka ilişkin olup verildikleri anda sonuç doğururlar, kesinleşmelerine gerek yoktur.
İcra mahkemesi kararları hakkında İİK’nun 36. maddesinin uygulanabilmesi için kanunda açıkça bu maddenin uygulanabileceğine ilişkin bir düzenlemenin varlığı gerekir. Nitekim, istihkak davalarına ilişkin hükümlerde, icra mahkemesinde açılan kira sözleşmesine dayalı kira alacağı ve tahliye davasına ilişkin düzenlemede böyle açık hüküm bulunmaktadır. Burada kanun işin önemine ve tarafların durumuna göre ayrı bir düzenleme yapmıştır.
Dolayısı ile İİK 36. maddesindeki tehiri icra talebi, ancak ilamlı takipler yönünden söz konusu olabilmektedir. Kanunda açıkça belirtilmediği hallerde icra hukuk mahkemesi kararlarına karşı tehiri icra talebinde bulunulamaz. Zira icra hukuk mahkemesi kararları kural olarak bir ilamlı takibi başlatan değil, devamını sağlayacak nitelikte ve yalnız takip hukukunu ilgilendiren kararlardır. İİK’nun 363/4. maddesi gereğince istinaf, satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz. Bu hükme göre, takibe yönelik itiraz ve şikayetler hakkında verilen icra mahkemesi kararları kesinleşmeden satış yapılamaz ise de; diğer icra işlemlerinin yapılmasına engel değildir. Bu nedenle bu kararlar için kural olarak İİK 36. maddesinin uygulanması söz konusu değildir. Bu kararlar aleyhine tehiri icra kararı alınabilseydi kanun koyucu İİK 363/4. maddesinde bu hususu ayrık tutardı. Ne var ki, kanunda böyle bir istisnai hükme yer verilmemiştir.
Bu anlamda olmak üzere icra hukuk mahkemesi kararlarının istinaf edilebilir olması, mutlaka tehiri icraya konu edilebileceği anlamına da gelmez. İstinaf edilebirlik ve tehiri icra ayrı ayrı hukuki kurumlardır. Bu sebeple tehiri icraya konu edilebilecek kararların istinaf edilebirliğinin bulunması gerekir ise de bir kararın istinaf edilebilmesi, aynı zamanda tehiri icraya da konu edilebilmesini mümkün kılmaz. Aksinin kabulü İİK 363/4 maddesine aykırılık teşkil eder.