Yapı Kayıt Belgesine Bağlanan Taşınmazlar Bakımından Emlak Vergisi, Emlak Vergisinde Zamanaşımı ve Kısıtlılık Hükümleri*
2018 Mayıs ayından itibaren kamuoyunda “imar barışı” olarak bilinen düzenleme ile ruhsatsız veya ruhsat eklerine aykırı yapılar için gerekli harç ve vergiler ödenerek başvurulması halinde yapı kayıt belgesi verilebileceği kararlaştırılmıştır. Bu kapsamda milyonlarca kişi imar barışından faydalanarak yapı kayıt belgesi almıştır. Yapı kayıt belgesinin alınması durumunda, Belediye tarafından vasfı (bina vb.) tespit edilen taşınmaza ilişkin emlak vergisinin hangi tarih itibari ile belge sahibinden talep edilebileceği tartışma konusu olmuştur. Yapı Kayıt Belgesi alınan taşınmazlara ilişkin Belediyelerin uygulamada geçmiş dönemlere ait emlak vergi borcu talep etmesi durumu yaygınlaşmaktadır. Bu çalışmada yapı kayıt belgesine bağlanan taşınmazlarda emlak vergisi ve zamanaşımı ile genel olarak emlak vergisinde zamanaşımı ve kısıtlılık konusu incelemeye alınacaktır.
GENEL OLARAK YAPI KAYIT BELGESİ:
18 Mayıs 2018 tarih ve 30425 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Vergi Ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına ilişkin 7143 Sayılı Kanun’un 16. maddesi ile 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununa geçici 16. madde eklenerek “Afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla, 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yetkilendireceği kurum ve kuruluşlara 31/10/2018 tarihine kadar başvurulması, bu maddedeki şartların yerine getirilmesi ve 31/12/2018 tarihine kadar kayıt bedelinin ödenmesi halinde Yapı Kayıt Belgesi verilebilir.”[1] şeklinde düzenleme yapılmış ve süreç başlamıştır. Sonrasında ise başvuru süresi 15.06.2019 tarihine kadar,[2] yapı kayıt bedeli ödeme tarihi ise 31.12.2019 tarihine kadar uzatılmıştır. [3]
Yapı kayıt bedeli, yapının bulunduğu arsanın 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa göre belirlenen emlak vergi değeri ile yapının Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca belirlenen yaklaşık maliyet bedelinin toplamı üzerinden konutlarda yüzde üç, ticari kullanımlarda yüzde beş oranında alınmıştır.
Yapı kayıt belgesi genel olarak imar mevzuatına aykırı inşa edilen yapıların kayıt altına alınması için verilen belge olarak tanımlanabilir. Yapı kayıt belgesi ile meşruluk kazandırılan taşınmazın değerinde artış olacağı şüphesizdir. Kat mülkiyetine geçiş işlemlerinin yapılmasında ise ayrıca bir değer artışı da olacaktır.
EMLAK VERGİSİNDE ZAMANAŞIMI:
Emlak Vergisi de nihayetinde bir vergi olduğu için ve mevzuat arasındaki bağlantı nedeniyle öncelikle Vergi Hukuku’nda genel zamanaşımını düzenleyen 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 114. Maddesine baktığımızda;
“Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar.
Buna göre; vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar.”[4]
Vergi zamanaşımını düzenleyen genel kural niteliğinde olan bu hükme göre, zamanaşımı süresinin 5 yıl olarak belirlenmiş ve bu sürenin işleyebilmesi için vergi alacağının doğumu esas alınmıştır. Zamanaşımı süresinin vergi alacağının doğduğu yılı takip eden yılın başından itibaren işlemeye başlayacağı belirtilmiştir. 5 yıllık süre dolduktan sonra ise mükellefe vergi ihbarnamesi veya ödeme emri gönderilemeyecektir.
Özel Kanun durumundaki 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nun konuya ilişkin 37. maddesi ise şu şekildedir:
“Bu Kanun hükümleri saklı kalmak şartıyla, bu Kanuna göre alınacak vergiler hakkında 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.”[5]
Bu açık atıfla 6183 sayılı Vergi Usul Kanunu 114. Maddede düzenlenen zamanaşımı kuralı emlak vergisi için de geçerli olacaktır. Ancak, aşağıda değineceğimiz Emlak Vergisi Kanunu’ndaki bir diğer özel düzenleme nedeniyle atfedilen bu ilk kuraldaki zamanaşımı başlangıcı emlak beyanı verilmiş, bildirim yapılmış taşınmazlar için geçerli olduğu anlaşılmaktadır.
Şöyle ki; bildirim dışı bırakılan, yani öncesinde ilgili belediyeye bildirimde bulunulmamış bina ve arazilere ilişkin olarak Emlak Vergisi Kanunu’nun 40. Maddesinde ayrı bir zamanaşımı süresinin başlangıcı belirlenmiştir. Yasa hükmünde aynen;
“Bildirim dışı kalan bina ve arazinin vergi ve cezalarında zamanaşımı, bu bina ve arazinin bildirim dışı bırakıldığının idarece öğrenildiği tarihi takip eden yılın başından itibaren başlar.”[6] denilmektedir.
Bu madde kapsamında bildirim dışı bırakılan bina ve arazilere ilişkin zamanaşımı süresi, genel kuraldan farklı olarak, vergi alacağının doğduğu tarihte değil, taşınmazın bildirim dışı bırakıldığının idarece öğrenildiği tarihte başlayacaktır.
Dolayısıyla vergiyi doğuran olay ile emlakın bildirim dışı bırakıldığının idarece öğrenildiği tarih arasında tarh zamanaşımı süresi işlemeyecek, beş yıllık tarh zamanaşımı süresi, idarenin bildirim yapılmadığından haberdar olduğu tarihi takip eden yılın başı itibarıyla başlayacaktır. Kanun koyucu, vergiyi doğuran olay ile idarenin bildirim yapılmadığını öğrendiği tarih arasını kapsayan ve zamanaşımına tabi olmayan döneme dair herhangi bir süre sınırı öngörmemiştir. Bu durum, bildirim dışı bırakılmış bina ya da araziye ilişkin öğrenme tarihine kadar ödenmemiş tüm emlak vergisi alacağının geçmişe dönük olarak talep edilebilmesi sonucunu doğurmaktadır.
Örneğin; 1995 yılında edinilen taşınmaz için daha önce hiç beyanname verilmediğini, emlak vergisi ödemesi yapılmadığını ve ilgili Belediyenin bu durumu 2017 Ocak ayında öğrenmiş ve emlak vergisi mükellefiyeti açılışını yapmış olduğunu, 1995 – 2017 arasındaki 22 yıl için emlak vergisi hesaplayarak ödeme emrini 2018 yılı içerisinde tebliğ ettiğini varsaydığımızda, Emlak Vergisi Kanunu’nun 40. maddesi gereği mükellefin idareye karşı zamanaşımı öne sürme hakkı olmayacaktır. Çünkü yasanın açık hükmüne göre zamanaşımı, taşınmazın bildirim dışı bırakıldığının öğrenildiği tarihi takip eden yılın başından itibaren başlayacaktır. Örnekte 2017 Ocak ayında beyan dışı bırakıldığı öğrenilen taşınmaz için 5 yıllık zamanaşımı süresi 2018 yılı başından itibaren işlemeye başlar.
Emlak Vergisi Kanunu’nun 40. maddesindeki mevcut düzenleme nedeniyle vatandaşların belirsiz ve duruma göre çok uzun süreler boyunca geçmişe dönük vergiye tabi tutulmalarının Anayasaya aykırı olduğu iddiası ile Ankara Bölge İdare Mahkemesi 5. Kurulu tarafından, önüne gelen 1995-2009 yıllarına ilişkin 14 yıllık tahakkuk ettirilen emlak vergilerinin tahsiline ilişkin ödeme emirlerinin iptali konulu davada, mükelleflerin geriye yönelik olarak sınırsız süre boyunca vergiye tabi tutulabileceği, bina ve arazinin bildirim dışı kaldığını idarenin öğrendiği tarihi ispatlama görevinin yükümlüye ait olduğu, uygulamada bunun ispatlanabilmesinin çok güç olduğu gerekçeleriyle Emlak Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunulmuştur. Anayasa Mahkemesi, 20.12.2017-30276 R.G tarih ve sayılı 2016/43 Esas ve 2017/146 Karar sayılı kararı ile, “Zamanaşımının işlemesi için vergiyi doğuran olay yerine “öğrenme” tarihini esas alan kural, idarenin öğrenmesi ile vergiyi doğuran olay arasındaki süreci kapsayan tüm vergi alacağının geçmişe yönelik takip ve tahsiline imkan verdiği, bunun bildirimde bulunmayan mükellefin idarenin öğreneceği tarihe kadar geçecek süreye ilişkin tüm vergi ve cezalar yönünden vergi tehdidi altında kalması sonucunu doğurduğu, ancak söz konusu tehdit mükellefin kasten ya da ihmal suretiyle kanundan kaynaklanan bildirimde bulunma yükümlülüğünü yerine getirmemesinden kaynaklandığı, ayrıca kanunun açıkça mükellefe yüklediği bu yükümlülüğe aykırı davranılması nedeniyle idarenin haberdar olamadığı bir taşınmazın vergilendirilmesi hususunda idareye makul bir fırsat tanınmamasının da hukuki güvenliği zedeleyeceği..” gerekçeleri ile 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına oy birliğiyle karar vermiştir. [7]
Anayasa Mahkemesi tarafından Emlak Vergisi Kanunu’nun 40. maddesi iptal edilmediği ve halen yürürlükte olduğu için kapsam dâhilindeki mükellef vatandaşların geçmişe dönük uzun süreler için emlak vergisine tabi tutulma ihtimali bulunmaktadır.
Yapı kayıt belgeli olan taşınmazlar bakımından yapı kayıt belgesi alınması ile Belediyenin, bildirim dışı kalan binanın bildirim dışı bırakıldığını öğrenmiş olduğu varsayılabilir. Ayrıca yapı kaydı belgesine bağlanmış taşınmazın emlak beyannamesi verilmiş ise beyanname tarihi itibariyle Belediyenin bildirim dışı bırakılan yapıdan haberdar olacağı da değerlendirilebilir. Bu durumda, idarenin yapı kayıt belgesinin alındığı veya beyanname verilmiş ise beyannamenin verildiği tarihi izleyen yılın başından itibaren 5 yıl içerisinde yapacağı tahakkukları mükellefe tebliğ ederek yapının yapıldığı tarihe kadar geçmişe dönük emlak vergilerini talep etme hakkı bulunmaktadır.
Vergiyi Tadil Eden Sebep Olarak Yapı Kayıt Belgesi ve Bildirim Yükümlülüğü:
Yapı Kayıt Belgesine konu yapı ruhsatsız yeni bir bina olabildiği gibi, mevcut ruhsatlı yapının tadil edilmesi, genişletilmesi veya başka amaçlarla revize edilmesi nedeniyle emlak vergisine konu taşınmazın metrekaresinde, vasfında değişiklikler olmuş olabilecektir. Haliyle bu durum, emlak vergisine esas bilgileri de etkileyecektir. Taşınmaz için daha önce emlak beyanı verilmiş olsa dahi taşınmaza/yapıya belirtilen şekilde bir müdahale olmuşsa bunun ilgili belediyeye beyan edilerek emlak vergisinin doğru tahakkukun sağlanması gerekmektedir.
1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanununun “Mükellefiyetin Başlaması ve Bitmesi” başlıklı 9.maddesi şu şekildedir:
“Bina vergisi mükellefiyeti;
a) 33 üncü maddenin (1) ilâ (7) numaralı fıkralarında yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerin doğması halinde bu değişikliklerin vuku bulduğu, aynı maddenin (8) numaralı fıkrasında yazılı halde ise bu duruma bağlı olarak takdir işleminin yapıldığı tarihi,
b) Dört yılda bir yapılan takdir işlemlerinde takdir işleminin yapıldığı tarihi,
c) Muafiyetin sukut ettiği tarihi,
Takip eden bütçe yılından itibaren başlar.
Yanan, yıkılan, tamamen kullanılmaz hale gelen veya vergiye tabi iken muaflık şartlarını kazanan binalardan dolayı mükellefiyet, bu olayların vuku bulduğu tarihi takibeden taksitten itibaren sona erer………” şeklindedir.[8]
9.maddede geçen 33. madde ise “Vergi değerini tadil eden sebepler” başlıklı olup,
“Vergi değerini tadil eden sebepler aşağıda gösterilmiştir:
- Yeni bina inşa edilmesi (Mevcut binalara ilaveler yapılması veya asansör veya kalorifer tesisleri konulması yeni inşaat hükmündedir.)
- Bir binanın yanması, yıkılması suretiyle veya sair sebeplerle tamamen veya kısmen harabolması veya binada mevcut asansör veya kalorifer tesislerinin kısmen veya tamamen kaldırılması;
- Bir binanın kullanış tarzının tamamen değiştirilmesi veya bir binanın ikamete mahsus mahallerinden bir kısmının dükkan, mağaza, depo gibi ticaret ve sanat icrasına mahsus mahaller haline kalbedilmesi, (Bu hükmün uygulanmasında bir apartmanın her dairesi bir bina sayılır ve tadil sebebi, yalnız kullanış tarzı tamamen veya kısmen değiştirilen daire için geçerli olur.)
- Arazinin hal ve heyetinde değişiklik olması:
- e) Arazinin parsellenmek suretiyle arsalar haline getirilmesi.
- Bir binanın mütemmimi durumunda olan arazinin mütemmimlik durumundan çıkması veya bir arazi ve arsanın bina mütemmimi durumuna girmesi.
- Bir bina veya arazinin takvim veya ifraz edilmesi veya mükellefinin değişmesi (Araziden bir kısmının istimlak edilmesi de ifraz hükmündedir.)
- Müteaddit arazi ve arsaların tek bir arazi ve arsa haline getirilmesi veya müteaddit hisselere ayrılmış olan bir binanın bütün hisselerinin birleştirilmesi.[9]
Yapı kayıt belgesinin alınması Emlak Vergisi Kanunu’nun 33 maddesinin 1. fıkrası gereği bina inşası olarak kabul edilerek bu kapsamında vergi değerini tadil eden sebep olarak değerlendirildiğinde bildirimde bulunma zorunluluğu bulunmaktadır. Emlak Vergisi Kanunu’nun 9. ve 23. maddelerine göre vergi değerini tadil eden sebeplerin doğması halinde değişikliğin vuku bulduğu bütçe yılı içerisinde, değişiklik bütçe yılının son üç ayı içinde vuku bulmuş ise olayın vuku bulduğu tarihten itibaren üç ay içinde ilgili Belediyeye emlak vergisi bildirimi verilmesinin zorunlu olduğu belirtilmiştir.
Emlak Vergisi Kanunu’nun 23. Maddesi şu şekildedir:
“Madde 23 – (Değişik: 3/4/2002-4751/2 md.)
Bu Kanunun 33 üncü maddesinde (8 numaralı fıkra hariç) yazılı vergi değerini tadil eden nedenlerin bulunması halinde (geçici ve daimi muafiyetten faydalanılması hali dahil) emlâk vergisi bildirimi verilmesi zorunludur. Devlete ait arazi için bildirim verilmez.
Bildirimler;
a) Yeni inşa edilen binalar için, inşaatın sona erdiği veya inşaatın sona ermesinden evvel kısmen kullanılmaya başlanmış ise her kısmın kullanılmasına başlandığı bütçe yılı içerisinde,
b) Bu Kanunun 33 üncü maddesinde (8 numaralı fıkra hariç) yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerin doğması halinde, değişikliğin vuku bulduğu bütçe yılı içerisinde,
Emlakın bulunduğu yerdeki ilgili belediyeye verilir.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı haller bütçe yılının son üç ayı içinde vuku bulduğu takdirde bildirim, olayın vuku bulduğu tarihten itibaren üç ay içinde verilir..”[10]
Emlak vergisi bildirimlerinin süresinde verilmemesi ise Vergi Usul Kanunu’nun 352/II-4 üncü maddesi uyarınca ikinci derece usulsüzlük fiilini oluşturmaktadır. Bu kapsamda yapı kayıt belgesi alındığı bütçe yılı içerisinde bildirimde bulunulmadığında ikinci derece usulsüzlük cezası kesilmektedir.
EMLAK VERGİSİNDE KISITLILIK HÜKÜMLERİ:
Emlak Vergisi Kanunu’nun 30. maddesi ile tasarrufu kısıtlanan bina ve araziler için 1/10 oranında emlak vergisi tahsil edileceği düzenlenmiştir. İlgili madde şu şekildedir:
Madde 30 – (Değişik : 17/7/1972 – 1610/20 md.)
Emlak Vergisi birinci taksidi Mart, Nisan ve Mayıs aylarında, ikinci taksidi Kasım ayı içinde olmak üzere iki eşit taksitte ödenir.
Maliye Bakanlığı ödeme aylarını, bölgelerin özelliklerine göre değiştirebilir.
Kanunlar veya diğer kamu düzeni koyan mevzuatla tasarrufu kısıtlanan bina arsa ve arazinin vergisi, kısıtlamanın devam ettiği sürece 1/10 oranında tahsil olunur. 9 ve 19 uncu madde hükümleri saklıdır.”
“Tasarrufu Kısıtlanan Bina, Arsa Ve Arazi Hakkında Yönetmelik” ile kısıtlılık halleri düzenlenmiştir. Yönetmeliğin 2. Maddesine göre,
“İmar planlarında, resmi yapılara, tesislere ve okul, cami, yol, meydan, otopark, yeşil saha, çocuk bahçesi, pazar yeri, hal, mezbaha ve benzeri umumi hizmetlere ayrılmış olması sebebiyle üzerinde inşaat yapılmasına izin verilmeyen arsalar ile esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin verilmeyen binaların tasarrufu kısıtlanmış sayılır.
Bu hallerde kısıtlı olarak vergileme, imar planının kesinleştiği tarihi izleyen yıl başından itibaren yapılır. Kısıtlama, ilgili arsa veya binanın bulunduğu alan imar programına alınıncaya (imar programının kesinleştiği tarihe) kadar devam eder.
Arsanın imar planında kısıtlılığı gerektiren amaçlara tahsis edildiğinin bu yönetmeliğin 5 inci maddesindeki bildirim mecburiyeti hükümlerine göre tespit edilmemiş olması halinde, arsa veya bina sahibi tarafından yazılı müracaatta bulunularak kısıtlamayı koyan idareden alınacak kısıtlılık durumunu gösteren belge verginin tarhına yetkili daireye ibraz edildiğinde kısıtlılık aynı esaslar dairesinde uygulanır.”
Ayrıca kısıtlılık halinin tapuda şerh edilmesinin gerekip gerekmediği hususu kanun maddesi lafzından anlaşılamamaktadır. Ancak Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 07.10.2016 tarihli “Kısıtlı vergi Uygulaması Hakkında” konulu Özelgesi’nde kısıtlılık durumunun tapuya şerh düşülmesine gerek bulunmadığı belirtilmiştir. İlgili kısım şu şekildedir:
“..Buna göre kısıtlı vergi, imar planlarında, resmi yapılara, tesislere ve okul, cami, yol, meydan, otopark, yeşil saha, çocuk bahçesi, pazar yeri, hal, mezbaha ve benzeri umumi hizmetlere ayrılmış olması sebebiyle üzerinde inşaat yapılmasına izin verilmeyen arsalar ile esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin verilmeyen binalar için imar planının kesinleştiği tarihi izleyen yılın başından başlayıp, ilgili arsa veya binanın bulunduğu alan imar programına alınıncaya (imar programının kesinleştiği tarihe) kadar uygulanacaktır. Ayrıca, kısıtlılık şartlarını taşıyan gayrimenkuller nedeniyle kısıtlı vergi uygulaması yapılabilmesi için kısıtlılık durumunun tapuya şerh düşülmesine gerek bulunmamaktadır.”
Yönetmelikte belirlenen kısıtlılık hallerinin bulunması durumunda, imar planının kesinleştiği tarihi izleyen yıl başından, ilgili arsa veya binanın bulunduğu alan imar programına alınıncaya (imar programının kesinleştiği tarihe) kadar Emlak Vergisi Kanunu’nun 30. Maddesi kapsamında 1/10 oranında kısıtlı emlak vergisi tahsil edilecektir. Ayrıca, kısıtlılık durumunun tapuya şerh edilmesinin zorunluluğu bulunmamaktadır.
SONUÇ:
18 Mayıs 2018 tarih ve 30425 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan “Vergi Ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına ilişkin 7143 Sayılı Kanun kapsamında çok sayıda taşınmaz için imar barışından faydalanılarak yapı kayıt belgesi alınmıştır. Yapı kayıt belgesinin alınmasıyla veya bildirimde bulunulmuş ise beyannamenin verildiği tarih itibari ile idare, binanın bildirim dışı bırakıldığını öğrenmiş olacaktır. Emlak Vergisi Kanunu 40. madde kapsamında ise idare, geriye dönük tüm emlak vergilerini bildirim dışı bırakıldığını öğrendiği tarihi takip eden yıldan itibaren 5 yıl içerisinde mükellefe tebliğ ederek talep edebilecektir. Ayrıca yapı kayıt belgesinin alınması Emlak Vergi Kanunu’nun 33. maddesi kapsamında vergi değerini tadil eden sebeplerden olduğundan aynı kanunun 23. Maddesi gereği bildirim yükümlülüğü bulunmaktadır. Emlak vergisi bildirimlerinin süresinde verilmemesi durumda Vergi Usul Kanununun 352/II-4 üncü maddesi uyarınca ikinci derece usulsüzlük cezası kesilebileceği, emlak vergisi bildiriminin süresinde verilmemesi nedeniyle mükellefiyetin başlangıç yılı için idare tarafından yapılacak tarhiyat sırasında kesilecek ikinci derece usulsüzlük cezası ile vergi ziyaı cezasının karşılaştırılıp, hangisi fazla ise o cezanın kesilmesi mümkün olacaktır.
Saygılarımızla,
Av. Halil ŞİMŞEK & Av. Fatma Nur YILDIZ ERTEN
& Av. Perihan YAZAN
*İşbu bilgi notu içerisinde yer alan değerlendirmeler hukuki tavsiye niteliği teşkil etmemekte ve yasal mevzuatta yapılacak değişiklikler kapsamında güncel hali yansıtmayabilecek olup, bu değerlendirmelerden ötürü herhangi bir şekilde Taşkın & Şimşek Avukatlık Ofisi’ne sorumluluk yükletilmesi mümkün değildir. Bu bilgi notunun kapsamındaki soru ve sorunlarınız bakımından hukuki danışman görüşü alınması tavsiye edilir.
[1] Vergi Ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına ilişkin 7143 Sayılı Kanun
[2] 31.12.2018 tarih ve 538 sayılı Cumhurbaşkanı kararı
[3]30.06.2019 tarih ve 1267 sayılı Cumhurbaşkanı kararı
[4]213 sayılı Vergi Usul Kanunu
[5]1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu
[6]1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu
[7]Anayasa Mahkemesi’nin 20.12.2017-30276 R.G tarih ve sayılı 2016/43 Esas ve 2017/146 Karar sayılı kararı ve başvuru kararı
[8]1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu
[9]1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu
[10]1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu